18 Aralık 2012 Salı

Köprü - Ayşe Kulin


Daha önce de Ayşe Kulin okumuştum. Bu nedenle Dil Anlatım ödevim olarak verilen üç kitaplık listeden Köprü'yü seçtim. Diğerlerini okumuş olmamın da etkisi oldu tabii. :)

İyi ki seçmişim diyorum. Okumak için daha da geç kalabilirdim... 

Ayşe Kulin her zamanki gibi, sade ve akıcı diliyle beni kitaba bağlamayı başardı. Hiç sıkılmadan saatlerce okunabilecek bir eser. (Belki de valinin kişiliğine hayran olduğum için bana öyle geldi.)


Köprü'nün 2006 - 2008 yıllarında çekilen birde dizisi var. 65 bölümlük. Valiyi Erdal Beşikçioğlu oynuyor ve kitabı okudukça gözümde canlandı. :))

Arka Kapak 

Elmas da sargılı kollarını bebeğe uzatmıştı. Canını yakmaktan korkarak usulca bırakmıştı Bayram, oğlunu Elmas'ın kucağına. Şimdi burun burunaydılar Elmas'la Öksüz. Bir dişi hayvanla yavrusu gibi koklaşıyor, burunlarını birbirine sürütüyor, birbirlerinin boynuna gömülüyor ve tuhaf mırıltılar çıkartıyorlardı. Bebenin küçük elleri, Elmas'ın saçlarında, Elmasın dudakları bebenin yüzünde dolaşıyordu. Elmas, ne diğer hastaları ziyaret edenlerden ne de Bayram'dan hiç utanmadan, hiç gocunmadan, memesini çıkarıp bebenin ağzına vermişti. Bebek mutlu bir kedi yavrusu gibi guruldayarak şapır şupur emiyordu süt akıtmayan, kuru memeyi. Kadınla çocuk birbirleriyle iç içe geçmiş, tek vücut olmuş gibiydiler.



Etiketler: , ,

15 Aralık 2012 Cumartesi

Kralların Çarpışması 1 - George R.R. Martin


Krallar çarpışırken tüm diyar titrer...

Bu seriye diyecek fazla söz bulamıyorum. "Harika, muhteşem" gibi sözler dışında. Hep böyle bir serinin hayalini kurmuştum ve gerçek oldu.

"Cesur kişi yenik düşmanını sağ bırakır ve kaybettiği kulağını geri alması,, utancından kurtulması için bir şans verir." (67)

Beni zorlayan tek kısmı: çok fazla karakter olması. Her zaman yeni karakter giriyor ve onların bazılarını unutuyorum. Yine de az karakter olsa elimizdeki kitap olmazdı. Yeni bir dünya kurulamazdı. 

Şırınga: Kuşumun ilacı. Günün anlam ve önemini belirtiyor. :)

Kesinlikle okunması gereken bir seri. Okuyun pişman olmazsınız. 

"Kışyarııııı!" 

Arka Kapak

Alev ve kan rengine bürünmüş bir kuyruklu yıldız, gökyüzünü baştan başa kaplamıştır. Ejderha Kayası'nın kadim kalesinden, Kışyarı'nın haşin topraklarına kadar korkunç bir keşmekeş hâkimdir. Altı güç, Demir Taht'ı ve parçalanmış Yedi Krallık'ı ele geçirmek için kıyametvari bir savaşa hazırlanmaktadır. Gecenin karanlığında ölüler yürümekte, kardeş kardeşi katletmektedir. Bir akıl şövalyesi, tehlike saçan bir büyücü kadını zehirlemek peşindedir. Bir prenses, öksüz oğlan kılığında dolaşmakta; Ay Dağları'nın vahşi adamları, yağma için inmektedir. Kardeş katli, zillet, simya ve kıyımla ilerleyen bu macerada zafer, kılıcı ve kanı en soğuk olanların dahi olabilir...

Etiketler: ,

2 Aralık 2012 Pazar

Hükümdar - Mustafa Çevik


"Bilgiliye bilgisi, giysi ve aştır. Bilgisizin davranışı kötü bir arkadaştır." (33)

Kitap, Oğuz Kağan Destanı'nın geniş versiyonuydu. Daha fazla bilgi, ayrıntı vardı ama ana tema destandı. Oğuz Kağan'ı yani Mete Han'ı gayet güzel tanıtıyordu. 

Çok akıcıydı diyemem. Sonlara doğru yer yer sıkıldığım vardı. Uyuyakaldığım yerler oldu. (Yorgunluğunda etkisiyle tabii.) Ama kesin olan şu ki ilk Türk devletleri ve yaşayışları kafamda iyice oturdu. 

"Gökyüzündeki ayın şavkına kendini kaptırarak avucundaki cevheri bırakıverme. Her zaman yalnız dış görünüşü arayarak, hazır buza su değildir diye aldanıp kanma. Uyanık ol. Yazın suyuna kış gününde buz derler. Kışın buzuna da yazın su derler. Yanılırsan asıl Tanrı'ya her şeyi benzetebilirsin. Yanılmazsan eğer Tanrı bizzat senin gönlüne yerleşir." (43) 

Kadınlara verdikleri önem özellikle dikkat çekiciydi. Kadınlarında erkekler gibi savaşa gidebilmesi, kağan savaştayken devleti "Hatun"un yönetmesi... Gerçi tercihim kadını başta görmek olurdu.

"Bugünü var olanla anlamaya çalışma. Gördüklerine takılıp kalma. Önüne bakmak istiyorsan önce geçmişi tanımalı ve bilmeliyiz. Ancak o zaman gelecek seni yüce bir şekilde karşılayacaktır." (50)

Okudukça geçmişimize olan sevgim kabardı. O dönemlerde yaşama isteğim arttı. "Bu devirde yaşanır mı be kardeşim?!" gibi yorumlarda bulunmaya başladım. :) 


Arka Kapak

Hükümdar, Orta Asya'nın uçsuz bucaksız bozkırlarında hayatta kalmaya çalışan dağınık Türk boylarının tek bir bayrak altında toplanarak devlet kurmalarının destansı öyküsüdür… Türk boylarının kendilerine lider olarak seçtiği Kara Han gittikçe zalimleşerek yönetimi kendi çıkarları için kullanmaya başlar. Oğlu Oğuz, bu haksız düzene daha fazla dayanamaz ve babasını karşısına alarak hakanlık için uzun ve zor bir mücadeleye girişir. Annesi Ay Hatun ile bilge Uluğ Bey'in destekleri Oğuz'u iyi hissettirse de o en büyük gücü her zaman inandığı ve yolundan ayrılmadığı Gök Tanrı'dan alır. Yerin ve göğün birleştirici gücü olan Oğuz, Tanrı'dan aldığı kut sayesinde Türk milletini cihana hâkim kılacak ve kimsenin tahmin edemeyeceği şekilde Türklerin kaderini değiştirecektir.

Etiketler: , , ,

Kurban - S.J. Bolton


"Neredeyse mükemmel görünen küçük ve zarif hatları vardı. Ama güzellik hatların kusursuzluğundan çok daha fazlasıdır; yüze güzelliğini veren o özel ışık, renk ve ısı karışımını bir cesette bulamazsınız." (49)

Bu kitabı sırf "Doğarsın. Yaşarsın. Ölürler." yazısı için almıştım. İyi ki almışım. :)

Beni ikilemde bırakan bir kitap oldu. Hem hayal ettiğim gibiydi hem de değildi. Beni şaşırtan kitapları severim ve bunu da sevdim. 

Olayla ilgisi olan kişileri tahmin edebiliyorsunuz. Ama ilginç olan olayın kendisi zaten. Bu nedenle son sayfalara yaklaştıkça kitabın akıcılığı artıyor. 

"Bir şeye yeterince inanırsanız, günün sonunda o şey gerçeğin ta kendisi olup çıkıyordu." (398)



Arka Kapak

Doğum uzmanı olan Tora Hamilton'un hayatı Shetland'a taşındıktan ve taşındığı evin bahçesinde genç bir kadının cesedini bulduktan sonra çok değişir. Tora bu cesedin arkasındaki gizemi çözmek için uğraşırken kendini tehlikeli, tuhaf ve gizemli bir dünyanın içinde bulur. Kadının kalbi sökülmüştür ve kadının üstüne korkunç Trol efsanesini anımsatan işaretler kazınmıştır. Efsane ile gerçeği yan yana getiren esrarengiz olayların arkasındaki sır nedir?"

Etiketler: ,

22 Kasım 2012 Perşembe

Sapphique - Catherine Fisher


"İşte bu, büyüdür Attia. Bir insanın zihnini çarpıtıp onu imkansıza inandırmaktır." (67)

Sapphique, İncarceron'un 2. kitabı. Üçüncü kitabı var mı çıkacak mı bilemiyorum ama aslında üçüncüye gerek yok. Sapphique, benim açımdan, son olarak gayet tatmin ediciydi. Üçüncüsü olursa da alıp okurum tabi. :)

İncarceron'a oranla daha sürükleyiciydi. İncanceron'da yer yer sıkıldığım olmuştu ama bunda sıkılmak ne kelime elimden bırakamadım. Bu biraz derslerim üzerinde olumsuz etki yaptı ama öhm... Sorun değil. :)


"Ve evet, unutmak kolaydı çoğu zaman. Sonuçta dünya gördüklerin ve duyduklarındır. Tek gerçeğin budur." (381)

Sonuç olarak, güzeldi ve okuduğuma değdi. Şimdi de kitaplığımda istirahat etmekte... 


Arka Kapak

Kalbin kilidini hangi anahtar açar?

Finn canlı Hapishane'den, korkunç Incarceron'dan kaçtı; ama orayı hatırladıkça acı çekiyor çünkü kardeşi Keiro hâlâ içeride.

Claudia, Finn'in Kral olmasında ısrarlı, oysa Finn kendi kimliğinden bile şüphe ediyor.

Deli büyücü Rix, Hapishane'nin şimdiye kadar sevdiği tek insan olan Sapphique'in Eldiven'ini gerçekten buldu mu?

Keiro, Eldiven'i çalarsa dünya yıkıma mı sürüklenecek?
Biri içeride, diğeri dışarıda.

İkisi de özgürlük arayışında.

Sapphique gibi.

Etiketler: ,

17 Kasım 2012 Cumartesi

İntibah - Namık Kemal


İntibah, ilk edebi romanımız bilindiği üzere. Eh, bizde okulda Tanzimat Edebiyatı'nı işliyoruz. Evde de İntibah'ı bulunca okuyayım dedim. İyi de demişim!

Pek abartılacak bir roman değil tabii ki. Uzun Çamlıca betimlemeleri, duygu aktarımları mevcut. Bunlar beni sıkan unsurlardı. Yine de ilk olarak gayet iyiydi bence. Yeşilçam filmlerini aratmayacak bir eserdi.

Arka Kapak

Ali Bey, Mahpeyker adında, zamanın ünlü bir aşiftesiyle tanışır, ona bağlanır. Oğlunu bu korkulu yoldan çevirmek isteyen annesi, Dilaşup adında bir cariye alır. Terk edildiğini anlayan Mahpeyker, Ali Bey'den öç almak için, Dilaşup'a oyun oynar. Ali Bey'i de annesinin ölümüne neden olacak durumlara sürükler...

Etiketler: , ,

22 Mayıs 2012 Salı

Metropol Kızları - Ken Moritz


Kitabı bu kadar beğeneceğimi hiç düşünmemiştim. Az önce bitti ve hala etkisindeyim.

Roman bir nevi Küçük Mucizeler Dükkanı gibi ama daha farklı. Üç kadın ve onların birbirinden çok farklı hayatları... Dostluklarına ise hayran kaldım. Hayatta herkesin böyle bir dostu olmalı bence...

Sınav haftasında olmama rağmen elimden bırakamadım. ;)







Etiketler: ,

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Ayışığında Aşk - Amanda Quick


Quick kitaplarında aşkı ve diğer öğeleri gerektiği yerde, gerektiği kadar kullanmayı biliyor. Ne cıvık cıvık bir aşk romanı okuyorsunuz, ne de eli silahlı bir polisiye... Merak unsuruyla da yazdıklarını harmanlayınca, elinizden bırakamıyorsunuz.

375 sayfa akıyor gidiyor...

Özellikle bir dönem romanı olması sürükleyiciliğini arttırıyor.




Etiketler: , ,

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Lanetli Talih - Rachel Gibson



Kitabı almamda kapağının yanı sıra Jayne Ann Krentz ve Julia Quinn'in yorumları etkili oldu. Daha önce kitaplarını okuyup, beğenmiştim. (Lisa Kleypas'ın da kitabını okumuştum ama çok aşırı beğendiğimi söyleyemem.)

Ama kapağı içini yansıtmıyordu. Yani kızımız ne siyah saçlı ne de kahverengi gözlüydü. Daha uygun bir kapak resmi olabilirdi.

İçeriğine gelirsek, sevimli bir romandı. Okurken sıkılmadım ama heyecanla da okumadım. Sonunda ne olacağı başından belliydi zaten. (Çabuk okumaya çalışmamın nedeni arkadaşımın kütüphaneden aldığı kitaba bir an önce başlayıp bitirmem ve ona geri vermek istememdi. Lakin üzülerek söylemeliyim baskı altında çok daha yavaş okuyormuşum... Vakit ayırmaya çalıştıkça sürekli aksilikler çıktı ve aynı zamanda ders kitaplarıma da vakit ayırmam gerekti.)

Anlayamadığım bu tarz kitaplarda kadınların sürekli aynı biçimde davranmaları... Bana çok ters olduğu için, kabullenemiyorum bir türlü...


Etiketler: , , , ,

15 Mayıs 2012 Salı

Yepyeni Kitaplarım -Evlatlarım- =)


Mis gibi pıtırcıklar, dün yeni evlerine geldiler. :)

Bunları almam benim için bayağı bir zahmetli oldu, ayaklarıma kara sular indi ama olsun. Önce okuldan arkadaşım için kütüphane gittik -ki çok uzak-... Kitap seçmesine yardım ettim, ardından seçtiğimiz bir kitabı sahiplendim... Sonra eve geri dönerken -yürü yürü bitmiyor- alışveriş merkezinin kırtasiye bölümüne uğradık ve oradan birkaç tane kitap beğendim, onları en arkalara sakladık. Öğrenci maddi durumuyla onları alamayacağım için eve gidip, annemi ve cüzdanını benimle alışveriş merkezine sürükledim.

Sonuç... Ayaklarım feci ağrısa da yeni kitaplarımla çok mutluyum... 




Etiketler: , , , , ,

13 Mayıs 2012 Pazar

Beyaz Gemi - Cengiz Aytmatov



Cengiz Aytmatov harika bir yazar... Konularıyla, betimlemeleriyle, anlatımıyla söylenecek söz bırakmıyor. Okuduğum ikinci kitabıydı bu. Daha önce Gün Olur Asra Bedel'i okumuştum. Ama söylemeden edemeyeceğim, kitapları hiçte basit romanlar değil. Okumayı sevmeyen biri, sıkılıp bırakabilir. -Ki böyle yapan arkadaşlarım var.-

Kitabımız incecik. 174 sayfa ama yine de kalın bir romana bedel. Minik kahramanımız ise nice kahramanları, yiğitleri saf kalbiyle yenebilecek güçte...

Arka Kapak


Romanın kahramanı yedi sekiz yaşlarında bir çocuktur. Çocuk, saflığın, bozulmamışlığın ve geleceğin sembolüdür. Aytmatov, çocuğun saf ve temiz dünyasından, hayatın acı ve çıplak gerçeğine uzanan bir roman kurgusunu meydana çıkarmayı başarır. Ona göre; çocukluk, gelecekteki insan karakterinin tohumudur. Çocukluk gerçek ana dili öğrenmeye ve çevresindeki insanlarla, tabiatla ve özellikle kültürle bağlarını hissetmeye başladığı dönemdir.
Aytmatov, Beyaz Gemi ile destan, efsane ve masal gibi çoğu şifahî edebiyat unsurlarını eserlerine sokmaya başlar. Geçmişi temsil eden dede ile geleceği temsil eden çocuk arasında dramatik bir ilişki kurarak insan duygu ve düşüncelerine kendine has yorumlar getirir.

Etiketler: ,

10 Mayıs 2012 Perşembe

Cehennem Taşı - Elle Jasper


Kitaba başladığımda aklıma gelen ilk şey fantastik romanları özlediğim oldu. Bu sıralar kendimi daha gerçekçi kitaplara vermiş olsam da, demek ki aralara fantastik de katmalıymışım.

Alacakaranlık ve Vampir Akademisi'nin karışımı gibiydi. Hatta bu karışıma Vampir Günlükleri'ni bile ekleyebiliriz. Fark kızımızın melek olmamasıydı. Temiz kalpli, cahil vs. değildi. Her yere girip çıkmış, kötüyü de iyiyi de biliyordu.

Konu olarak ise klasik vampir romanıydı.

Sıkılmadan okudum, gayet akıcıydı. Vaktim daha bol olsaydı bir günde bitebilecek kitaplardandı.

Sonuna bakarsak, devamı da gelecek gibi... Ama daha çıkmamış ikinci kitabı...

Arka Kapak


Geceden Korkmamızın Bir Nedeni Var...

Savannah'nın en alışılmadık dövme sanatçısı, Riley Poe için yeraltı dünyası bir hayli tanıdık. Çünkü her gün o uçurumun tam kenarında yaşıyor ve çalışıyor. Şimdi ise neredeyse aşağı atlamak üzere.

Riley, erkek kardeşi yüzlerce yıllık günahkâr bir vampir tarikatı tarafından ele geçirildiğinde gölgeler ve kandan bir dünya ile orada var olanları keşfeder.

İşbirlikçisi ise Eli Dupre adında yakışıklı bir vampirdir. Eli Riley'nin güzelliğinden de en az onun eşsiz kanı kadar etkilenmiştir. Daha da kötüsü Riley'nin kanını çekici bulan sadece Eli değil, başkaları da var.

Riley, erkek kardeşini mutlak ölümsüzlükten kurtarmak için hayal bile edemeyeceği tehlikelerle, kana susamış acımasız düşmanlarla, sonu gelmeyen ve karşısına çıkan herşeyi silip süperen şeytani bir açlıkla yüzleşmek zorunda.

Etiketler: , , , ,

8 Mayıs 2012 Salı

Cemo - Kemal Bilbaşar


Kemal Bilbaşar'ı Cemo'yla tanıdım... Daha önce adını bile duymamıştım.

Cemo, incecik bir kitap ama -bence- pek akıcı değildi. Konusunda pek problem yoktu ama dili... Halkın ağzıyla yazılmıştı, bu nedenle o yörenin kullandığı dilin özelliklerini barındırıyordu. Kitaplarda halk ağzıyla konuşulmasını severim aslında, daha doğal gelir bana... Ama kitabın tümünü öyle okumak hoş değildi. Keşke üçüncü şahısla yazılsaydı...

Kitabın adı Cemo ama Cemo çokta fazla ortalarda yok. Babası ve eşinin ağzından anlatılıp, geçmişlerine de yer verilince bizim kahraman arada kaynamış.

Sonu... Hiç beklemediğim şekilde bitti. Şaşıracaksınız.

Arka Kapak

Cumhuriyet'in ilk yılları... Doğu Anadolu'nun yaman coğrafyasında, aman vermez havasında, binbir oyunuyla insanı coşturan, yoran doğasında yaşayan bir söylence Cemo. Kömür gözleri ocak alevi gibi yanan, kara saçları gök ışıltıları taşıyan, çatıldığında hançere dönüşen kaşlarıyla yürek yakan Cemo. Başı eğdirilemeyen, Nuh dedi mi peygamber demeyen Cemo, insanlarına da, hayatına da dişiyle , tırnağıyla sahip çıkan yiğit bir kadın. Doğu Anadolu'da bir masal gibi geçen hayatıyla edebiyatımızın simge isimlerinden biri. Kemal Bilbaşar'ın ağalık düzenindeki insanları, aşiret törelerini, inançlarını, yaşama biçimlerini olanca gerçekliğiyle yansıtan bir dille yazdığı Cemo, unutulmaz roman kahramanları arasında yer almış biri. Bir direnişin son romanı.


Etiketler: , , , ,

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Sevgi Bağı - Gwen Cooper


Kitap, kör bir kediyi -Homeros'u- anlatıyor. Homeros'un yanında iki tane daha kedi var ama ana kahramanımız Homeros. Yazar -Gwen Cooper-, Homeros'u evine getirişinden ve kör bir kedinin hayatına neler kattığından bahsediyor.

Kedileri severim, bu nedenle kapağı ilgimi çekti ve aldım. Büyük bir beklentiyle okumadım. Eğer beklenti seviyemi yüksek tutsaydım beğenmeyebilirdim.

Başları güzel, akıcıydı ama ortalarında yer yer sıkıldım. Kitabı elimden bırakıp, ara verdiğim ve sonra tekrar okumaya başladığım oldu...

Homeros'a gelirsek, herkese ders verebilecek nitelikte bir kedi. Yapabildiklerini okudukça şaşırdım ve yürekliliğine hayran kaldım. Keşke hepimiz onun gibi olabilsek... Ayrıca onun sayesinde körlere artık farklı bir gözle bakacağım.

Kitaptan;
"Eğer, ne kadar yükseğe çıktığınızı göremiyorsanız, bir metre yüksekliğindeki bir koltuğa tırmanmakla, iki metre yüksekliğindeki bir perdeye tırmanmanın ne farkı vardı ki? Ve eğer zaten her sıçrayışınız, neyle sonuçlanacağını bilmediğiniz bir sıçrayışsa ve bir yerden nereye konacağınızı kestiremeden, kör talihinizden başka hiçbir şeye güvenmeden atlıyorsanız, neyin üzerinden atladığınız ne fark ederdi ki?" (sy 98)

Etiketler: , , ,

3 Mayıs 2012 Perşembe

Bahar Rehaveti

Havalar ısındı, her yer günlük güneşlik... İyi, güzel... Ama bir yorgunluk, isteksizlik de getirdi bu bahar... Boş boş oturayım, hiçbir şey yapmayayım istiyorum.

Bu isteksizlik her şeyi etkiledi. Yarım yamalak, karman çorman işler... Ders çalışmak içimden gelmiyor, kitap okumam yavaşladı...

Bahar güzel olmasına güzel ama... Ben kışı özlüyorum. Bu kış pek göremesem de lapa lapa yağan karı özlüyorum. Gelinliğini giymiş dünyayı özlüyorum...

 Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.

  Orhan VELİ

Etiketler: , ,

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Sinema Molası ~ Siyahlı Kadın


Klasik hayalet hikâyesine dayalı olarak Siyahlı Kadın, oğlunu terk etmek zorunda kalıp Eel Marsh Malikhânesi'nin yeni ölmüş sahibinin işlerine katılmak için uzak bir köye seyahat eden avukat Arthur Kipps'in (Daniel Radcliffe) yaşadığı olayları anlatıyor.

Açıkçası ben pek korku, gerilim filmi izleyemem ya da daha doğrusu korkmadan izleyemem. Bu nedenle film tercihlerim fantastik, komedi vs. arasında değişir. Bu filmi ise Daniel Radcliffe için izledim.

Harry Potter'daki cesur kahramanımız, burada korkan adama dönüşmüştü. Lakin korksa da cesaretini kaybetmemiş gibi görünüyor. Rolüne uyup uymadığına gelirsek, pek sırıtmasa da biraz küçüktü rol için. Fazla çocuksuydu yüzü...

Çok korkunç muydu? Hayır, değildi. Ama çok değişik bir konusu da yoktu.

Unutmadan, kitabı da varmış Siyahlı Kadın'ın. Önce kitabı okuyup, sonra filmi izlerim genelde ama sanırım bu sefer tersi olacak.

Etiketler: , , ,

1 Mayıs 2012 Salı

İz - Canan Tan





Canan Tan'ın okuduğum diğer kitaplarından farklı olduğunu söyleyebilirim. Yine güzeldi belki ama diğer kitaplarına oranla biraz daha aşağılardaydı.

Baba-kız arasındaki sevgiyi konu almış bu kitabında Canan Tan... Ama ben kitaptaki olayları yaşasam Verda'yla aynı tepkileri vermeyeceğimden belki de, ara ara sıkılmalar yaşadım.

Kitap bazı kısımlarda olayın çok dışına sapmış, gereksiz ayrıntılara yer vermişti. Böyle uzun uzadıya bir anlatımdan sonra sonunun pat diye bitmesi hayal kırıklığı uyandırdı bende.

Yine de Canan Tan sevenler okumalı mı? Evet, okumalı.

Kitaptan;

Varlığın değil, yokluğun değerini bilir insanlar. Mutluluğun değerini bilenler, mutsuzluğu tatmış olanlardır. (sy.249)

Arka Kapak


Yakın çevremizde benzerlerini görebileceğimiz gerçeklikte bir baba-kız öyküsü... Babasına hayran Verda, hatta âşık. Biricik kahramanım diyor onun için. Ne var ki, yıllar önce annesiyle babasının boşanmasından sonra ayrı düşmüşler birbirlerine.

Çatışmışlar, çelişmişler ama sevgileri içten içe hep sürmüş. Kariyerinde zirveye ulaşmış ünlü avukat Vedat Karacan''ın intiharıyla başlıyor öykü. Bu beklenmedik ölümün ardında yatan gizi çözmek Verda''ya düşmektedir. Geriye dönüp baktığında yüzleştiği keşke''leriyle, pişmanlıklarıyla ve içini kavuran devasa bir özlemle sürecektir babasının izini...

"Minicik çocuk ellerimi avucunun içine hapsettiğinde, yüreğim yüreğinde eriyordu babacığım. Parmaklarım büyüdü diye mi tutmuyorsun artık ellerimi? Keşke hep küçük kalsalardı... Ne oldu da ayrıldı ellerimiz baba? Hiçbir zaman soramadım bunu sana. Sormak istediğimde fırsat olmadı, fırsat olduğunda cesaretim... "

Etiketler: , , , ,

Kalbimin Sahibisin - Deeanne Gist




Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Gayet sade, akıcı bir anlatımı vardı. Kısaca çerez kitaplardan biriydi.



Çok aşırı güzeldi diyemem ama zevkliydi. Özellikle de başları... Ama alıştığımız dönem kitapları gibi değildi. Balolar, ölümsüz aşklar ve muhteşem insanlar yoktu. Hatalar, taşkınlıklar ve komik sakarlıklar kitapta mevcuttu.


Sonunda yazarın notuna göre ikinci kitabı da gelecekmiş. Bakalım ve görelim...

(Bence bu sonda gayet iyiydi! :) )

Arka Kapak


İster bisiklete biniyor, ister yılan yakalıyor ya da tırabzanlardan kayıyor olsun, Essie Spreckelmeyer, kasabanın (ve annesinin) kendisinden beklediği ideal kadın rolüne bir türlü uyamıyor. Onun doğallık ve neşesine hayran kalacak adam da sıra dışı olmalı ya da en azından kendisine düşkün babası öyle düşünüyor. Fakat ne yazık ki o tip bir adamın yolu Teksas'ın Corsicana Kasabası'na hiç düşmüyor. 1894'te Essie otuz yaşına girer ve Tanrı'nın kendisine bir koca göndermekten daha önemli işleri olduğuna karar verir. Eğer bir koca istiyorsa ipleri eline alıp onu kendisi bulmalıdır. Böylece kasabadaki koca adaylarının isimlerini kâğıtlara yazar, gözlerini kapatır, parmağını döndürür ve birini seçer.






Etiketler: , , ,